Trafik kazalarından doğan tazminat davalarında hangi mevzuat uygulanır ?

Trafik kazalarından doğan tazminat davalarında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun ilgili maddeleri uygun düştüğü ölçüde uygulama alanı bulur. Trafik kazalarından doğan tazminat davaları maddi hasarlı trafik kazaları, yaralamalı trafik kazaları ( beden ve cismani zarar nedenli) ve ölümden kaynaklı destekten yoksun kalma sebebine dayalı trafik tazminat davaları olmak üzere bir kaç ayrı başlığa ayrılır.  Bu davaların uygulamalarına örnek teşkil eden bazı yargı (İlk derece mahkemesi, Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi ) kararları şöyledir :

2918 sayılı Kanun’un uygulama alanına ilişkin : 

4. Hukuk Dairesi 2019/1023 E. , 2019/3455 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ :. Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 06/01/2011 gününde verilen dilekçe ile tren çarpması sonucu meydana gelen ölüm ve cismani zarar nedeni ile Tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine dair verilen 26/10/2017 günlü karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen 20/12/2018 günlü…Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi kararının Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne Karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Davacı vekili; davacının fiilen hemzemin geçit olarak kullanılan alandan geçerken ayağının kayıp düştüğünü, TCDD’ye ait olan ve davalının kullandığı posta treninin davacıya çarptığını, bu kaza nedeni ile davacının her iki ayağının koparak %80 oranında işgücü kaybına uğradığını, kazanın meydana gelmesinde davalının kusurunun bulunduğunu, trenin hızlı gittiğini, ayrıca kazanın meydana geldiği yerde yaya geçidini engellemek için uyarıcı levha, korkuluk, kontrol geçiş noktası bulunmadığını, davalının ceza yargılamasında mahkumiyetine Karar verildiğini belirtip maddi ve manevi Tazminat talebinde bulunmuştur.
Davalı vekili, Anayasanın 129/5 maddesi gereğince davalı aleyhine doğrudan dava açılamayacağını, kaza ile ilgili olarak Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 2006/1791 esas sayılı dosyası ile Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve …aleyhine maddi ve manevi Tazminat davası açıldığını, dosya kapsamında alınan Adli Tıp Raporuna göre davacı …’in %90, davalı Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığının %10 oranında kusurlu olduğunu, makinistin kusursuz bulunduğunu, sonuç olarak idare mahkemesi dosyasında davacıya maddi ve manevi tazminat ödenmesine hükmedildiğini, aynı olay nedeni ile ikinci kez dava açılamayacağını, davalının Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesinde yargılandığını, bu dosyada alınan bilirkişi raporunda davacının 6/8 oranında asli kusurlu ve davalının 2/8 oranında tali kusurlu bulduğu şeklinde rapor düzenlenmiş ise de davalının kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinde 11/01/2011 tarih ve 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile yapılan değişiklikle hemzemin geçitte meydana gelen tren-Trafik kazalarında da bu kanun hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiş ise de kazanın olduğu yerin resmi bir hemzemin geçit olmadığı, İdare Mahkemesi kararını temyizen inceleyen Danıştay 15. Dairesinin de …aleyhine açılan davada adli yargının görevli olduğu konusunda bir bozma yapmadığı, …hakkında verilen kararı onadığı anlaşıldığından, adli yargıda dava açılamayacağı gerekçesi ile davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine Karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalının kamu görevlisi olması nedeni ile Anayasa’nın 129/5 maddesi ile 657 sayılı Kanun’un 13/1 maddesi gereğince kamu görevlisi hakkında adli yargıda dava açılamayacağı gerekçesi ile başvurunun esastan reddine Karar verilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 6099 sayılı Kanun ile değişik 110. maddesi uyarınca: “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu kanundan Doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-Trafik kazalarında da bu kanun hükümleri uygulanır.” düzenlemesi getirilmiştir.
Yasada yapılan bu değişiklik metninden de anlaşılacağı üzere; Karayolları Trafik Kanunu’ndan kaynaklanan sorumluluk davalarında motorlu araç işletenin kamu kuruluşu olması halinde dahi dava adli yargı mahkemelerinde görülecektir.
Demiryolu Hemzemin Geçitlerinde Alınacak Tedbirler Ve Uygulama Esasları Hakkında Yönetmeliğin 5. maddesinde;
“(1) Demiryolu hemzemin geçitleri ile yaklaşım yollarının; bu Yönetmelikte belirtilen standart, anlam, nicelik ve niteliklere ve şematik olarak gösterilen örneklerine uygun şekilde yapımından karayolunun bağlı olduğu kurum ve kuruluşlar sorumludur.
(2) Demiryolu hemzemin geçit yaklaşım yollarının bakım ve onarımından geçidin yapımından sorumlu kurum veya kuruluş sorumludur.
(3) Demiryolu hemzemin geçitlerinin bakımı-onarımı ve işletilmeleri, geçitten sorumlu kurum veya kuruluş nam ve hesabına …tarafından yapılır ve bununla ilgili masraflar karayolunun bağlı olduğu kurum veya kuruluşlara tahakkuk ettirilerek tahsil edilir. Bu durum, sorumlu kurum ve kuruluşun üçüncü kişilere olan ve birinci ve ikinci fıkralardan kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.” düzenlemesi ve 16. maddesinde;
“Geçici 1inci maddede belirtilen sürenin sonunda ve ayrıca zamanla özellikleri ve standartları değişen demiryolu hemzemin geçitlerden bu Yönetmelikte belirtilen şartlara 6 ay içinde uygun hale getirilmeyenler ilgili valilikler tarafından kapatılır.” düzenlemeleri mevcuttur.
Buna göre, hemzemin geçitlerinin iyileştirilmelerinin yapılacağı, hangi kurum tarafından bakım-onarım çalışmasının yapılacağı, hangi geçitlerin hangi standartlarla kullanılabileceği ve yönetmeliğe uygun olmayanların hangi sürelerde kapatılacağı düzenlenmiştir.
Dosya kapsamında bulunan Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 2006/1791 esas sayılı dosyası içindeki Karayolları 5. Bölge Müdürlüğünün B.11.2.DDY.1.05.00.01.105/319 sayı, hemzemin geçit konulu ve 26/01/2006 tarihli yazısı ekindeki listede dava konusu olayın geçtiği yer kapatılmış hemzemin geçitler arasında belirtilmiştir. Ne var ki olay tarihi 29/11/2005 itibariyle hemzemin geçit olup olmadığı konusu dosya kapsamında açık değildir. Bu nedenle mahkemece olay tarihi itibariyle dava konusu olayın geçtiği yerin hemzemin geçit olarak fiilen kullanılıp kullanılmadığı ve idarece bu yönde bir kabul olup olmadığı araştırılarak Karayolları Trafik Kanunu kapsamında uyuşmazlığın değerlendirilip değerlendirilmeyeceği açık değildir. Bu yön gözetilmeksizin verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nun 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine 20/06/2019 gününde oy birliğiyle Karar verildi.

Kiralanan araçlarla yapılan kazalardan doğan tazminat davalarında görevli mahkeme HMK. m.4 gereğince  Sulh Hukuk Mahkemesi’dir : 

3. Hukuk Dairesi 2017/8894 E. , 2019/5423 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki Tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne Karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; kendisine ait aracı … yetkilisi dava dışı … ile imzalanan araç kiralama sözleşmesi ile her gün için günlüğü 50,00 TL’ye kiraya verdiğini, kiralanan aracın … tarafından da davalıya kiralandığını, 31.05.2014 tarihinde davalının kullanımındaki araçla Trafik kazası meydana geldiğini, davalının kazada kusurlu olduğunu, aracın tamiri süresince bir hafta çalışamadığını ve 350,00 TL kar mahrumiyeti olduğunu, değer kaybı olarak şimdilik 250,00 TL, tamir gideri olarak 745,10 TL’nin dava tarihi itibariyle yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline Karar verilmesini talep ve dava etmiş, 15.01.2016 tarihinde değer kaybı alacağını 2.500,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı; görev ve yetki itirazında bulunarak, aracın özel sigorta tarafından sigortalandığını ve bedelin sigorta şirketi tarafından ödendiğini, kusur durumunun belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, 3.445,10 TL’nin olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine Karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1) 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 4/1-a maddesine göre; “Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden Doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda” Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir.
Somut olayda, taraflar arasındaki temel ilişki (davacının aracını 3. Kişilere kiralanmak üzere kiralaması ve alt kiracılık ilişkisi bulunduğundan) kira sözleşmesine dayanmaktadır. Dava, 01/08/2014 tarihinde 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra açıldığına göre görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır.
Bu nedenle Mahkemece görevsizlik nedeniyle HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine Karar verilmesi gerekirken, bu yön göz ardı edilerek davanın esası hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-) Bozma nedenlerine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenle davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13/06/2019 gününde oybirliğiyle Karar verildi.

Trafik kazalarında zamanaşımı bakımından uygulama  :

4. Hukuk Dairesi 2016/11965 E. , 2018/8174 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalılar … Denizcilik Tic. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili Avukat … ve … aleyhine 18/09/2006 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi Tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 01/10/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne Karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne Karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, davalı kaptanın diğer davalı şirkete ait tanker ile seyir halindeyken kendisine ait olan … isimli özel yatına 28/10/2005 tarihinde çarptığını, yatın alabora olmasına neden olduğunu, kaza sırasında kendisinin de yatın içerisinde bulunduğunu ve denize atladığını, boğulma tehlikesi geçirdiğini, davalı hakkında açılan kamu davası sonucunda cezalandırılmasına Karar verildiğini ve olay nedeniyle özel yatında ağır hasar oluştuğunu belirterek uğradığı maddi ve manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu uyarınca davanın kısmen kabulüne Karar verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinde; davacının bilirkişi raporunda hesap edilen miktara göre maddi Tazminat talebini 16/12/2014 tarihinde ıslah ettiği ve davalılar tarafından ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60/1. maddesi haksız fiilden kaynaklanan Tazminat taleplerinin, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl, her halde zararı doğuran olayın gerçekleşmesinden itibaren on yıllık sürede zamanaşımına uğrayacağını düzenlemektedir. Ancak haksız fiil aynı zamanda suç teşkil eden bir eylemden doğmuş ve Ceza Kanunu’nda daha uzun zamanaşımı süresi öngörülmüş ise haksız fiil sorumluluğunda da uzamış ceza zamanaşımı süreleri uygulanır (BK 60/2).
Dosya kapsamından, davalının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 180. maddesi uyarınca Trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma suçundan cezalandırıldığı anlaşılmaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66. maddesine göre, beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda dava zamanaşımının 8 yıl olduğu dikkate alındığında, olay tarihi 28/10/2005’ten davanın ıslah edildiği 15/12/2014 tarihine kadar yasada öngörülen zamanaşımı süresi dolmuştur.
Şu durumda, ıslah edilen bölüm yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine Karar verilmesi gerekirken kabulü doğru olmamış kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) no’lu bentte açıklanan nedenler ile davalılar yararına BOZULMASINA, davalıların diğer temyiz itirazlarının ilk bentte açıklanan nedenler ile reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20/12/2018 gününde oy birliğiyle Karar verildi.