Türk Medeni Hukukunda Bağış Sözleşmesi

Bağış sözleşmesi, bir kişinin bir başka kişiye karşılıksız olarak bir mal veya hakkı devretmesi veya bir borcu bağışlamasıdır. Bağış sözleşmesi, Türk Medeni Kanunu’nun 706. maddesine göre resmi şekilde yapılmalıdır. Yani, bağışlayan ve bağışlanan arasında bir noter huzurunda imzalanmış bir sözleşme olmalıdır. Aksi halde, bağış sözleşmesi geçersiz sayılır.

Bağışın iptali davası ise, bağışlayanın veya mirasçılarının, bağışlananın bağışlayana veya ailesine karşı ağır bir suç işlemesi, kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranması veya yüklemeli bağışlamada yüklemeyi yerine getirmemesi gibi sebeplerle bağışı geri almak için açtığı davadır. Bağışın iptali davası, bu sebeplerin bağışlayan tarafından öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılmalıdır. Bağışlayanın bu süre içinde ölmesi halinde, geri alma hakkı mirasçılara geçer.

muvazaa veya hile kapsamında tapu iptali davası hakkında :  Muvazaa, tarafların gerçek iradelerine uymayan bir sözleşme yaparak üçüncü kişileri aldatma amacıyla başvurdukları yoldur. Gizli bağış sözleşmesi, muvazaa kapsamında değerlendirilebilir.

Muvazaa veya hile kapsamında tapu iptali davası, tapuda gerçeğe aykırı olarak yapılan tescillerin iptal edilmesi ve gerçek hak sahiplerinin tescil edilmesi için açılan bir davadır. Muvazaa, tarafların gerçek iradelerine uymayan bir sözleşme yaparak üçüncü kişileri aldatma amacıyla başvurdukları yoldur. Hile ise, taraflardan birinin diğerini yanıltmak için kullandığı haksız bir davranıştır. Bu durumlarda, tapu kaydı yolsuz bir tescil olarak kabul edilir ve Medeni Kanun’un 1024. maddesi uyarınca iptal edilebilir.

Tapu iptali davası, tapuda malik olarak görünen kişiye karşı açılır. Tapuda üçüncü kişiler lehine ipotek, önalım hakkı gibi haklar tesis edilmişse, bu hakların kaldırılması da istenebilir. Tapu iptali davası, muvazaa veya hilenin öğrenildiği tarihten itibaren 10 yıl içinde açılmalıdır. Aksi takdirde zamanaşımına uğrar.

Tapu iptali davasında, muvazaa veya hilenin varlığını iddia eden taraf, bunu ispatla yükümlüdür. İspat için tanık, bilirkişi, yazılı belge, tapu kaydı gibi deliller kullanılabilir. Muvazaa veya hile sebebiyle tapu iptali davası kazanılırsa, tapu kaydı iptal edilir ve gerçek hak sahibi tescil edilir.

Muvazaa veya hile kapsamında tapu iptali davası hakkında daha fazla bilgi için, aşağıdaki web sitelerine bakabilirsiniz:

bağışın iptaliyle bağışlananın iadesi ve mirasçıların geri alma hakkı : Bağışlayanın veya mirasçılarının bağışlamadan tek taraflı olarak geri dönmesi için hangi sebeplerin bulunması gerektiği ve geri alma hakkının nasıl kullanılacağı konusunda şunlar ifade edilebilir:

Bağışın iptaliyle bağışlananın iadesi ve mirasçıların geri alma hakkı, Türk Medeni Kanunu’nun 706-710. maddeleri arasında düzenlenen bir konudur. Bu konuda, bağışlayanın veya mirasçılarının, bağışlananın bağışlayana veya ailesine karşı ağır bir suç işlemesi, kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranması veya yüklemeli bağışlamada yüklemeyi yerine getirmemesi gibi sebeplerle bağışı geri almak için açabilecekleri bir dava hakkı tanınmıştır. Bu dava hakkı, bağışlayanın veya mirasçılarının, geri alma sebebini öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl içinde kullanılmalıdır. Aksi takdirde, zamanaşımına uğrar. Bağışın iptaliyle bağışlananın iadesi davası, bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde bağışlama konusunun geri verilmesini sağlar. Bağışlanan taşınmaz ise, tapu iptal ve tescil davası açılabilir.

bağışlamanın iptali davasının ne olduğu, hangi durumlarda açılabileceği, nasıl açılacağı, ne kadar süreceği, ne kadar masraf çıkaracağı hakkında : 

Bağışlamanın iptali davası, bağışlayanın veya mirasçılarının, bağışlananın bağışlayana veya ailesine karşı ağır bir suç işlemesi, kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranması veya yüklemeli bağışlamada yüklemeyi yerine getirmemesi gibi sebeplerle bağışı geri almak için açtığı bir davadır. Bağışlamanın iptali davası, bağışlayanın veya mirasçılarının, geri alma sebebini öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl içinde açılmalıdır. Aksi takdirde, zamanaşımına uğrar.

Bağışlamanın iptali davası, bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde bağışlama konusunun geri verilmesini sağlar. Bağışlanan taşınmaz ise, tapu iptal ve tescil davası açılabilir. Bağışlamanın iptali davası, bağışlananın ikametgahının bulunduğu yerdeki asliye hukuk mahkemesinde açılır. Bağışlamanın iptali davasında, bağışlamanın gerçekleştiği, bağışlananın bağışlayana veya ailesine karşı ağır bir suç işlediği, kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davrandığı veya yüklemeyi yerine getirmediği gibi iddiaların ispatlanması gerekir. İspat için tanık, bilirkişi, yazılı belge, tapu kaydı gibi deliller kullanılabilir.

Bağışlamanın iptali davasının süresi, davanın açıldığı tarihten itibaren başlar ve davanın sonuçlanmasına kadar devam eder. Bağışlamanın iptali davasının süresi, davanın niteliğine, delillerin toplanmasına, tarafların savunmalarına, mahkemenin iş yüküne ve diğer etkenlere göre değişebilir. Ancak, ortalama olarak, bağışlamanın iptali davasının bir ila iki yıl arasında sonuçlanması beklenir.

Bağışlamanın iptali davasının masrafı, davanın açılması için harcanan harç, avukatlık ücreti, bilirkişi ücreti, tanık masrafları, tebligat masrafları gibi kalemlerden oluşur. Bağışlamanın iptali davasının masrafı, davanın değerine, avukatın talebine, bilirkişi sayısına, tanık sayısına ve diğer etkenlere göre değişebilir. Ancak, ortalama olarak, bağışlamanın iptali davasının 50.000 TL ile 100.000 TL arasında bir masraf çıkaracağı tahmin edilebilir.

–  bir  yargı kararı :

YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 12.12.2018 Esas: 2016/2034 Karar: 2018/15451

Tapu İptali Ve Tescil – Ölünceye Kadar Bakıp Gözetme Sözleşmesi – Muvazaa – Bağış Gizli Amacı

Özet:

Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m.614) Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (TBK m.19). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 1.4.1974 günlü ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. 

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacı, mirasbırakan …ün, 146, 530, 875, 547, 887, 178, 734, 1629, 335, 874, 1742, 2077, 2175, 2221, 2427, 2539 ve 2783 parsel sayılı taşınmazlarını ölünceye kadar bakma akdi ile davalıların mirasbırakanı oğlu …’ye temlik ettiğini, temlikten kısa süre sonra …’nin öldüğünü, aktin geçersiz hale geldiğini, mirasbırakanın saklı payını hiçe sayarak tüm taşınmazlarını oğluna devrettiğini, diğer mirasçıların mülkiyet hakkının kötüniyetli olarak engellendiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescile karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, bakıp gözetme borcunu yerine getirdiklerini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, ölünceye kadar bakma akdinin geçerli olduğu ve muvazaası iddiasının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …ün 23.11.2011 tarihinde ölümü ile geriye eşi Münevver, müşterek çocukları … ile kendisinden önce 04.11.2007 tarihinde ölen oğlu …’nin çocukları … ve …’nun mirasçı olarak kaldıkları, davalı …’in …’nin eşi olduğu, 146 parsel sayılı 2.450m2 miktarlı bağ, 178 parsel sayılı 2.500m2 miktarlı bağ, 335 parsel sayılı 8.900m2 miktarlı tarla, 530 parsel sayılı 24.600m2 miktarlı tarla, 547 parsel sayılı 27.600m2 miktarlı tarla, 734 parsel sayılı 7.600m2 miktarlı tarla, 874 parsel sayılı 12.650m2 miktarlı tarla, 875 parsel sayılı 11.400m2 miktarlı tarla, 887 parsel sayılı 1.200m2 miktarlı tarla, 1629 parsel sayılı 3.700m2 miktarlı bahçe, 1742 parsel sayılı 725m2 miktarlı bahçe, 2077 parsel sayılı 4600m2 miktarlı tarla, 2175 parsel sayılı 5.000m2 miktarlı tarla, 2221 parsel sayılı 6550m2 miktarlı tarla, 2427 parsel sayılı 4.950m2 miktarlı tarla, 2539 parsel sayılı 2350m2 miktarlı tarla ve 2783 parsel sayılı 2.680m2 miktarlı bahçeli kerpiç ev ve ahır nitelikli taşınmazların mirasbırakan tarafından 22.03.2006 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile oğlu Veli’ye devredildiği, Veli’nin ölümü ile 30.06.2010 tarihinde mirasçılarına intikal ettiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m.614)
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.

Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (TBK m.19). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 1.4.1974 günlü ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.

Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.

Somut olaya gelince; mirasbırakan … terekesinde 2626 parsel sayılı 3.250m2 miktarlı bahçenin 2/10 payı, 1956 parsel sayılı 11.750m2 miktarlı tarlanın 2/10 payı, 1870 parsel sayılı 14.150m2 miktarlı tarlanın 2/10 payı, 1779parsel sayılı 215m2 miktarlı bahçe, 1721 parsel sayılı 500m2 miktarlı bahçe, 1082 parsel sayılı 2.500m2 miktarlı tarlanın 2/10 payı, 252 parsel sayılı 4.100m2 miktarlı tarlanın 1/4 payı ve 289 parsel sayılı 8.100m2 miktarlı tarla nitelikli taşınmazların bulunduğu sabittir.

Yukarıda değinilen ilkeler ve olgular gözetildiğinde; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.

Şöyle ki; mirasbırakanın malvarlığı araştırılmamış, temlikin makul sınırlar içinde kalıp kalmadığı yönünde inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır.

Hâl böyle olunca; mirasbırakanın terekesinin tamamının değerinin saptanması, ölünceye kadar bakma akdi ile yapılan temlikin makul sınırlar içinde kalıp kalmadığının belirlenmesi, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda deliller değerlendirilmek suretiyle mirasbırakanın gerçek iradesinin açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken anılan hususların gözardı edilmiş olması doğru değildir.

Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Daha fazla bilgi için iletişime geçebilirsiniz.